Anadolu Kulübü’nün
emektar baş kapıcısı, uzun boylu Ömer Efendi idi. Boyu sayesinde, etrafı gözetleme
kulesi gibi kolaçan eder, yasak saatlerde veya uygunsuz giysilerle sızan çocukları
enseleyip evlerine yollardı.
Canlı dans orkestrasının müzik çaldığı gecelerin birinde
gençler, Anadolu Kulübü’nün iki yüz metre ötesinde bulunan Mehtap Sineması’nda gösterime giren müthiş
bir film için sinemadaydılar. Filmin en heyecanlı yerinde, birden bire Ömer Efendi’nin
sesi duyulmaz mı? Gençlerin, filmi yarıda bırakıp dans etmeleri için alelacele kulübe
gelmelerini istiyordu!
Meğer Sayın Cumhurbaşkanı Celâl Bayar, Libya Devlet Başkanı Şeyh
Sünusi ve maiyetiyle Ada’ya teşrif etmişler. Kulüp Müdürü de ortamı çok tenha ve
hüzünlü gördüğünden havayı şenlendirmek için gençleri dans pistine çağırıyordu o
gece.
O yıllarda Anadolu Kulübü’nün
tertiplediği ve Venedik Festivali’ni andıran kıyafet baloları, akıl almaz fikirlerin
ortaya çıktığı bir şenlikti. Giysiler haftalarca evvel düşünülür, grup arkadaşları
tarafından çok gizli bir sır gibi saklanırdı. İç mimari ve dekorasyon okumakta olan
arkadaşım Ali Pasiner’le birçok fikir üretirdik. Tasarımlar, hazırlıklar, aksesuar
temini, süslenme, yarışma heyecanı ve dedikodusu, eğlence bittikten sonra dahi uzun
bir müddet konuşulur, çok defa ertesi baloya kadar tartışılırdı.
‘Kıyafet Balosu Günü’nün gelip çattığı akşamlar, alışılmamış
ve acayip giysilerle sokaklarda yapılacak defileyi adalıların rahatça seyredip alkışlaması
için bekçi babalar, Anadolu Kulübü’ne
giden yolların iki tarafındaki halkı, çocuklar önde büyükler arkada olmak üzere
hizaya sokardı. Bir karnavalı andıran şenlik ve çığlıklarla etrafı coşturan
rengârenk kıyafetli kişileri, halk beğenisi nispetinde alkışlar, kimlerin derece
alabileceği hususunda bahis tutuşurdu.
1956 yılının ‘Kıyafet İkincisi’
ben seçilmiştim.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder