10 Kasım 2013 Pazar

37 - DENGE

Yörükali’nin 'Sarhoş İbrahim' namlı balıkçısı, sandalıma bekçilik etmekle yükümlüydü. Şehre indiğim bir gün, arkadaşlarımın aynı gün sandalla gezdiğimi iddia etmeleri üzerine Yörükali’ye baskın düzenledim ve okuldaki en yakın sınıf arkadaşım Rıfat Rudi Behar’ı sandalımda kürek çekerken yakaladım. Sarhoş İbrahim’in, şehre indiğim günleri tespit ettiğini ve o günlerde para mukabilinde sandalımı kiraya verdiğini öğrendim. Kan beynime fırladı!

İkisiyle de kavgaya tutuştum. Rıfat, benim gibi çilli, ruvyo (kızıl saçlı) idi ve ikimizde de birra de ruvyo (kızıl saçlıların aşırı kızgınlık krizi) vardı. Nerde ise üçümüz de hastanelik oluyorduk ki, babamı tanıyan Yörükali Plajı’nın işletmecisi Avni Girgin Bey ve personeli araya girip bizleri ayırmıştı. Rıfat’la aynı sınıfta okuyorduk ve o da Büyükadalıydı. Tüm arkadaşlarım sandalımda kürek çekmeye can atardı, ben de seve seve onlara kürek çektirirdim. Fakat benim de teknenin içinde olduğum zamanlar tabii!

Rıfat’la dövüşmemiz, dostluğumuza zerre kadar zarar vermedi. Liseyi beraber bitirdik. Kışın, Taksim Ayas Paşa’daki Cennet Bahçesi’ne gider, orada birlikte derslerimize çalışır, Saray Sineması arkasındaki Lüksemburg Lokali’nde bilardo oynar ve baharın ilk günlerinde kız arkadaşlarımızla pikniklere giderdik. Kurbağalıdere’den sandal kiralayıp, Kalamış ile Moda arasında kürek çeker, onları gezdirirdik. Sıklıkla kavga etmemize rağmen, her kavgadan kısa bir müddet sonra barışır, sınıfta birbirimize daha da yardımcı olurduk.

Kısa zamanda barışmak, bizim gibi çilli ve birroto (çabuk alevlenen) kişilerin zaaflarını dengeleyen bir meziyetimizdi.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder