Yörükali’nin 'Sarhoş İbrahim' namlı balıkçısı, sandalıma
bekçilik etmekle yükümlüydü. Şehre indiğim bir gün, arkadaşlarımın aynı gün
sandalla gezdiğimi iddia etmeleri üzerine Yörükali’ye baskın düzenledim ve
okuldaki en yakın sınıf arkadaşım Rıfat Rudi Behar’ı sandalımda kürek çekerken
yakaladım. Sarhoş İbrahim’in, şehre indiğim günleri tespit ettiğini ve o
günlerde para mukabilinde sandalımı kiraya verdiğini öğrendim. Kan beynime
fırladı!
İkisiyle de kavgaya tutuştum. Rıfat, benim gibi çilli, ruvyo (kızıl saçlı) idi ve ikimizde de birra
de ruvyo (kızıl saçlıların aşırı kızgınlık krizi) vardı. Nerde ise üçümüz
de hastanelik oluyorduk ki, babamı tanıyan Yörükali Plajı’nın işletmecisi Avni
Girgin Bey ve personeli araya girip bizleri ayırmıştı. Rıfat’la aynı sınıfta
okuyorduk ve o da Büyükadalıydı. Tüm arkadaşlarım sandalımda kürek çekmeye can
atardı, ben de seve seve onlara kürek çektirirdim. Fakat benim de teknenin içinde
olduğum zamanlar tabii!
Rıfat’la dövüşmemiz, dostluğumuza zerre kadar zarar vermedi.
Liseyi beraber bitirdik. Kışın, Taksim Ayas Paşa’daki Cennet Bahçesi’ne gider,
orada birlikte derslerimize çalışır, Saray Sineması arkasındaki Lüksemburg
Lokali’nde bilardo oynar ve baharın ilk günlerinde kız arkadaşlarımızla
pikniklere giderdik. Kurbağalıdere’den sandal kiralayıp, Kalamış ile Moda
arasında kürek çeker, onları gezdirirdik. Sıklıkla kavga etmemize rağmen, her
kavgadan kısa bir müddet sonra barışır, sınıfta birbirimize daha da yardımcı
olurduk.
Kısa zamanda barışmak, bizim gibi çilli ve birroto
(çabuk alevlenen) kişilerin zaaflarını dengeleyen bir meziyetimizdi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder