8 Kasım 2013 Cuma

36- FORA YELKEN

Rüzgârın müsait olduğu günlerde, üç köşeli ‘markoni’ tipi yelkenimin yerine sandalımın dört köşeli güneş tentesini, antik kalyonların dikdörtgen yelkenlerine benzer şekilde direğe asar ve rüzgârı arkamdan alıp yelken şiştiğinde, kendimi büyük kâşif-conquistador (fetheden) Alphonso d’Albuquerque ile özdeşleştirir, dalgaları yararken zevkten havalara uçardım.

O devirde adalarımızın suları berrak ve bereketli idi. Yörükali’den Ada iskelesine dönüşlerimde, Seferoğlu ile Kaymakamlık rıhtımının önündeki denizin sığ kayalık sularında, iri gözlü, kaytan bıyıklı fok balıklarıyla karşılaşırdım. Şüphesiz ki, onların iştahla yiyebilecekleri bol ve lezzetli balıklar vardı orada.

Değişik yönlerden rüzgâr alan adalarımızın denizinde, yüzmeyi ve yelken kullanmayı kendi kendime öğrenmekle, rüzgâr-tekne-deniz üçgeninin ortasında denge kavramımı geliştirdim. Bu sayede olsa gerek ki, halen yelken kullanmama ilaveten, denge gerektiren bisiklet, buz pateni ve kayak sporlarını rahatlıkla yapabiliyor, bilhassa ıslakken üşümeden uzun müddet dayanabiliyorum. Bir zamanlar Balıkesir’de, Yedek Subaylık vazifemi sürdürürken, biniciliğe dahi heveslendim ve hiç zorluk çekmedim. Terhisimden sonra bir de motosikletim olmuştu.

Fiziksel denge kavramının, zihinsel dengenin gelişimine yardımcı olduğuna inanıyorum. Yapmakta olduğum tüm sportif faaliyet zincirinin halkalarının özünde, sevgili Büyükada’mın etkisi var.
Poyrazın kuvvetli estiği günlerde, sandalımı Yörükali’deki bekçimiz ve balıkçımız olan Sarhoş İbrahim’e teslim ettikten sonra Ada iskelesine Akay Şirketi’nin tarifeli sefer yapan vapuruyla dönerdim. Bir keresinde vapuru kaçırdım. Epey uzaklaşan vapurun fedakâr kaptanı, birdenbire tornistan yapıp beni almaya gelmez mi?

Ada kaptanlarımızın özelliği işte buydu! Denizde, önlerine çıkan Adalı sandalları tanır, balık tutan veya çapari sallayan amatör balıkçıyı, ikaz düdüğüyle ürküterek ondan yol isteyeceğine, kendisi hızını keserek sessizce bir kavis çizer, yön değiştirirdi sevgili kaptanlarımız.


Çok kere de pencerelerini açar ve el sallayarak “Rasgele!” temennisinde bulunurlardı bizlere.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder