İkinci Dünya Savaşı’ndan hemen sonra Adamız tekrar canlandı.
Ev sahibi olmayanlarda dahi, adalı olma arzusu belirdi. Dolayısıyla, baharın
yaklaşmasıyla birlikte birden Ada’da kiralık ev arayanlara simsarlık yapacak emlakçiler
türedi. Tanık, Kemal, Negrin, Ner, Daniyel Behar isimli aileler, aralarındaki
akrabalık ve ortaklık ilişkileri sayesinde duruma son derece hâkim olmuşlardı.
Çantalarında taşıdıkları bir yığın anahtarla, müşterilerini vapur çıkışında karşıladıktan
sonra peşlerinde sokak sokak koştururlardı. Müşteriyi hevessiz gördüklerinde
ise, onları yolda terk edip, bir sonraki vapurdan çıkabilecek taze bir kiracı adayını
kapmak için kan ter içinde tekrar iskeleye koşarlardı.
O günlerde, cemaatimizden genellikle Fransızca lisanını
benimseyip konuşan frankofonlar Nizam mahallesinde Judeo-Espanyol konuşanlarsa Sinagog’un
bulunduğu Maden mahallesi civarında oturmayı yeğlerlerdi.
Adada yeni eğlence yerleri açılıyordu. Bunların bir tanesi
de mini golf kulübüydü. Karakol binası arkasındaki Kadıyoran ile Lalahatun
sokaklarının köşesini teşkil eden bahçede açılan bu yeni oyun alanında, Olimpos
gazozu içilirdi. Sonraları, leblebi ve çekirdeğin yanında “Amerika’dan dört
pervaneli uçakla geldi,” teraneleriyle yassı çiklet, Frigo, Alaska gibi
mamuller de satılmaya başlanmıştı.
Savaş sonrası haberlerini almak için sabırsızlıkla beklenen gazete
ve mecmualar da ‘Yeni Hayat’ karamelası
satan çapkinikoslar (çıplak
ayaklı çocuklar) tarafından, “Dört pervaneli uçakla şimdi geldi” sloganlarıyla
pazarlanırdı.
Sokaklarımızı her fırsatta koşarak arşınlamayı seven aynı
genç girişimci ve yaygaracı gazete satıcıları, İstanbul’da basılan Cumhuriyet, Vatan, Vakit
gazetelerinin yanında, yabancı dildeki matbuatı da Adamızda ikamet eden azınlık
cemaat mensubu vatandaşlarımıza, avazları çıktığı kadar, “Babıâli’den dört
pervaneli deniz motoruyla şimdi geldi,” teraneleriyle pazarlardı. Bu neşriyatın
bazıları: Le journal d’Orient, La Turquie ,
La Republique , Jamanak, Apoyevmatini’ydi.
O günlerde ağızdan ağza dolaşan bir şayiaya göre İsmet
İnönü, şehrimizde bulunan yabancı devlet erkânını, Anadolu Kulübü’ne bir öğle
yemeğine davet etmiş, herkese hâl hatır sorduktan sonra sıra Fransa Konsolosu’na
gelmiş. Konsolos Bey intibalarını Fransızca olarak şu şekilde cevaplandırmış: “Son
Exellence, une île superbe, votre accueil tres chaleureux, mais je n’ai pas
compris la raison pour laquelle des jeunes gens manifestent dans les rues en criant, ‘A
peine demain matin, va-t’en, va quitte la Turquie.’ ” (Ekselansları, adanız çok
güzel, davetiniz çok sıcak, fakat sokaklarda koşarak nümayiş yapan gençlerin
bana, “Yarın sabah git! Terk et Türkiye’yi” demelerine anlam veremiyorum.) (Telaffuz
şekli: Apovematini, Vatan, Vakit, La
Türki )
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder