4 Kasım 2013 Pazartesi

34 - SAVAŞ SONRASI, ‘DOLCE VİTA’…

İkinci Dünya Savaşı’ndan hemen sonra Adamız tekrar canlandı. Ev sahibi olmayanlarda dahi, adalı olma arzusu belirdi. Dolayısıyla, baharın yaklaşmasıyla birlikte birden Ada’da kiralık ev arayanlara simsarlık yapacak emlakçiler türedi. Tanık, Kemal, Negrin, Ner, Daniyel Behar isimli aileler, aralarındaki akrabalık ve ortaklık ilişkileri sayesinde duruma son derece hâkim olmuşlardı. Çantalarında taşıdıkları bir yığın anahtarla, müşterilerini vapur çıkışında karşıladıktan sonra peşlerinde sokak sokak koştururlardı. Müşteriyi hevessiz gördüklerinde ise, onları yolda terk edip, bir sonraki vapurdan çıkabilecek taze bir kiracı adayını kapmak için kan ter içinde tekrar iskeleye koşarlardı.

O günlerde, cemaatimizden genellikle Fransızca lisanını benimseyip konuşan frankofonlar  Nizam mahallesinde  Judeo-Espanyol konuşanlarsa Sinagog’un bulunduğu Maden mahallesi civarında oturmayı yeğlerlerdi.

Adada yeni eğlence yerleri açılıyordu. Bunların bir tanesi de mini golf kulübüydü. Karakol binası arkasındaki Kadıyoran ile Lalahatun sokaklarının köşesini teşkil eden bahçede açılan bu yeni oyun alanında, Olimpos gazozu içilirdi. Sonraları, leblebi ve çekirdeğin yanında “Amerika’dan dört pervaneli uçakla geldi,” teraneleriyle yassı çiklet, Frigo, Alaska gibi mamuller de satılmaya başlanmıştı.

Savaş sonrası haberlerini almak için sabırsızlıkla beklenen gazete ve mecmualar da ‘Yeni Hayat’ karamelası satan çapkinikoslar (çıplak ayaklı çocuklar) tarafından, “Dört pervaneli uçakla şimdi geldi” sloganlarıyla pazarlanırdı.

Sokaklarımızı her fırsatta koşarak arşınlamayı seven aynı genç girişimci ve yaygaracı gazete satıcıları, İstanbul’da basılan Cumhuriyet, Vatan, Vakit gazetelerinin yanında, yabancı dildeki matbuatı da Adamızda ikamet eden azınlık cemaat mensubu vatandaşlarımıza, avazları çıktığı kadar, “Babıâli’den dört pervaneli deniz motoruyla şimdi geldi,” teraneleriyle pazarlardı. Bu neşriyatın bazıları: Le journal d’Orient, La Turquie, La Republique, Jamanak, Apoyevmatini’ydi.

O günlerde ağızdan ağza dolaşan bir şayiaya göre İsmet İnönü, şehrimizde bulunan yabancı devlet erkânını, Anadolu Kulübü’ne bir öğle yemeğine davet etmiş, herkese hâl hatır sorduktan sonra sıra Fransa Konsolosu’na gelmiş. Konsolos Bey intibalarını Fransızca olarak şu şekilde cevaplandırmış: “Son Exellence, une île superbe, votre accueil tres chaleureux, mais je n’ai pas compris la raison pour laquelle des jeunes gens manifestent dans les rues en criant, ‘A peine demain matin, va-t’en, va quitte la Turquie.’ (Ekselansları, adanız çok güzel, davetiniz çok sıcak, fakat sokaklarda koşarak nümayiş yapan gençlerin bana, “Yarın sabah git! Terk et Türkiye’yi” demelerine anlam veremiyorum.) (Telaffuz şekli: Apovematini, Vatan, Vakit, La Türki)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder