Ana kara ile adalar arası çalışan Şirket-i Hayriye’den ayrı
olarak, Ada İskelesiyle Yörükali Plajı arasına mahsus Akay Şirketi’ne ait Haliç
tipi küçük bir buharlı gemi hizmet verirdi. Yörükali koyu nun sağ tarafında
tahtadan inşa edilen uyduruk vapur iskelesi, her sonbaharda lodos fırtınasıyla
yıkılır, ertesi yıl da derme çatma bir şekilde yenilenirdi. Ucuza çıkması için
olsa gerek, açığa doğru fazla uzatılmadığından, baştankara yanaşan vapurun önü,
lodoslu olmayan havalarda sular alçaldığı için, çok kere kuma otururdu. Yolcuların
iskeleye çıkmasıyla hafifleyerek suda yükselen geminin burnu, ancak o zaman kumdan
kurtulurdu.
Bazı kalabalık günlerde, plaj dönüşü için fazla miktarda yolcu
alan gemi, tekrar ağırlaşıp kuma saplandığında, bu defa plajda yüzmekte olan
gençler tarafından kurtarılırdı.
Gençler, çoluk çocukla birlikte, marşı basmayan otomobil
misali, geminin burnuna yapışarak onu açığa doğru gerisin geriye iterek iskeleden
uzaklaştırdıklarında, yolcular hep bir ağızdan tempo tutarak, “Ya ya ya! Ya
ya ya! Büyükada çok yaşa!” nidalarıyla
denizdekileri alkışlardı.
Her gemi yolcusu, vapura binmeden önce gişeden satın aldığı bir
karton bileti, gemi yoldayken zımbalatırdı. İkinci bir kontrol da vapurun varış
iskelesinde bekleyen bir memurun biletleri tek tek toplaması ile yapılırdı.
Plaja gitmek üzere vapura binen açıkgöz gençlerimiz, gemi
yoldayken biletçiyi atlatmayı başardıktan sonra henüz Yörükali iskelesine
yanaşmadan, giysilerini arkadaşlarına bırakarak, altlarına giydikleri mayoyla
denize atlardı. Bu sayede verilmeyen bilet, ertesi gün tekrar kullanılmak üzere
cepte kaldığı gibi bu ‘Yaman Tarzanlar’ hafifleyen gemiyi kuma oturtmaktan
kurtardıkları için kaptandan hayır duası alırdı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder