27 Ekim 2013 Pazar

30- YÖRÜKALİ

Ana kara ile adalar arası çalışan Şirket-i Hayriye’den ayrı olarak, Ada İskelesiyle Yörükali Plajı arasına mahsus Akay Şirketi’ne ait Haliç tipi küçük bir buharlı gemi hizmet verirdi. Yörükali koyu nun sağ tarafında tahtadan inşa edilen uyduruk vapur iskelesi, her sonbaharda lodos fırtınasıyla yıkılır, ertesi yıl da derme çatma bir şekilde yenilenirdi. Ucuza çıkması için olsa gerek, açığa doğru fazla uzatılmadığından, baştankara yanaşan vapurun önü, lodoslu olmayan havalarda sular alçaldığı için, çok kere kuma otururdu. Yolcuların iskeleye çıkmasıyla hafifleyerek suda yükselen geminin burnu, ancak o zaman kumdan kurtulurdu.

Bazı kalabalık günlerde, plaj dönüşü için fazla miktarda yolcu alan gemi, tekrar ağırlaşıp kuma saplandığında, bu defa plajda yüzmekte olan gençler tarafından kurtarılırdı.

Gençler, çoluk çocukla birlikte, marşı basmayan otomobil misali, geminin burnuna yapışarak onu açığa doğru gerisin geriye iterek iskeleden uzaklaştırdıklarında, yolcular hep bir ağızdan tempo tutarak, “Ya ya ya! Ya ya  ya! Büyükada çok yaşa!” nidalarıyla denizdekileri alkışlardı.

Her gemi yolcusu, vapura binmeden önce gişeden satın aldığı bir karton bileti, gemi yoldayken zımbalatırdı. İkinci bir kontrol da vapurun varış iskelesinde bekleyen bir memurun biletleri tek tek toplaması ile yapılırdı.


Plaja gitmek üzere vapura binen açıkgöz gençlerimiz, gemi yoldayken biletçiyi atlatmayı başardıktan sonra henüz Yörükali iskelesine yanaşmadan, giysilerini arkadaşlarına bırakarak, altlarına giydikleri mayoyla denize atlardı. Bu sayede verilmeyen bilet, ertesi gün tekrar kullanılmak üzere cepte kaldığı gibi bu ‘Yaman Tarzanlar’ hafifleyen gemiyi kuma oturtmaktan kurtardıkları için kaptandan hayır duası alırdı. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder