İstanbul’un en büyük Yahudi ibadethanesi olan Neve Şalom
Sinagogu, o günlerde henüz inşa edilmemişti. Beyoğlu'nda oturan Sefarad
Yahudileri, Kuledibi Sokağında bulunan (bugün bir iş hanı olan) eski Apollon
Sineması binasındaki Apollon Sinagogu’na giderdi.
Okula gitmeden evvelki çocukluğumda, gözlemlediğim kadarıyla
iki türlü Yahudilik bellemiştim. Biri, Beyoğlu'nda devamlı Kadiş duası okunan, hüzünlü loş bir ortamda, siyah giysili
insanların doldurduğu Apollon Sinagogu Yahudiliği; diğeriyse çiçeklerle çevrili
bembeyaz, ışıl ışıl aydınlık bir binada, beyaz giysiler içinde şen bir ortamda,
Mizmor Le David ilahileriyle inleyen
Büyükada’daki Hesed Le Avraam Sinagogu Yahudiliği. Birinde ölenler için,
diğerinde ise doğanlar için dua edildiğini sanmıştım.
Yahudi vatandaşlar yaz mevsiminde, Büyükada’da hareketli,
canlı bir hayat sürseler de Sukot (çardak) bayramından sonra ve bilhassa
kış mevsiminde adalarda kayda değer bir varlık göstermezlerdi. Burada ancak
mesleklerini icra eden birkaç aile kalırdı. Onlar dahi, çok soğuk havalarda,
şehirde oturan yakın akrabalarına sığınırdı. Yaz kış Adalı olarak, meşhur
berber İzak Erdeniz ve oğulları Jak ile Bensiyon, gazoz imalatçısı Gabay ve
oğulları, eskici Nesim ve oğlu Elyo ile ıtriyatçı Vitali Pardo’yu sayabilirim.
Çoğu kişinin, adından dolayı Yahudi sandığı, Saat Meydanı’nda tütüncü Çala’nın
karşısında Moizis isminde bir bakkal vardı ki, müşterinin arzuladığı helva veya
peynir parçasını tartmadan, göz kararıyla tamı tamamına keserdi. Bu titiz
bakkal, aslen Ermeni cemaatindendi. Diğer bakkalların çoğu Rum cemaatinden diler ve dükkânları Çarşı Caddesindeydi.
Yaz sıcağını arkada bıraktığımız günlerde başlayan Roş
Aşana (Yahudilikte yılbaşı)
bayramı için büyüklerimiz, akrabalarımıza karşı saygı ve sevgi ifadesi olarak
yapılacak ziyaretleri, gereken günde yapmamızda ısrarlı olurlardı. Çeşitli
bahanelerle geciktirip, bayram ziyaretini “Şehre indikten sonra kışlık
evlerinde yaparız,” dediğimizde babam, bayramdan sonra yapılacak ziyaretleri ayıplar
ve Birinci Dünya Savaşı gereği askerlik yaptığı Halep şehrinin Musevi cemaatinden
anımsadığı Arapça bir atasözü söylerdi: “Me
bi hubbek, me bi yiridek, biji bizirek,
baad neher eleiyde.” (Eğer seversen, eğer sayarsan; bayram ziyaretine,
bayramdan sonra gitme.) Özetle: Bayramdan sonra bayramlaşmak, sevgi ve saygıdan
yoksundur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder