2 Ağustos 2013 Cuma

1-NEREDEYİZ





1 - NEREDEYİZ

Büyükada, tarih dolu güzel İstanbul’umuzun güneydoğusunda bulunan dokuz adanın, 5,4 km karelik alanıyla en büyüğü ve Anadolu sahiline, 3,2 km mesafesiyle en yakın olanıdır.

Kuzeyden güneye doğru uzanan iki tepeden oluşur. Kuzeydekinin en yüksek noktası 164 metredir ve Hazreti İsa’ya izafeten Hristos Tepesi olarak adlandırılır. Güneydekinin yüksekliği ise 200 metreye ulaşır ve bu tepede, Kurtarıcı Şövalye Aziz Yorgo adına inşa edilmiş bir kilise ve bir manastır bulunduğundan Aya Yorgi Tepesi olarak bilinir.

İki tepe arasında bulunan vadi, Lunapark Meydanı’nı meydana getirir. Bu alan geniş bir platform olup doğu istikametinde inildiğinde Aya Nikola Plajı sahiline, batı yönünden inildiğinde ise tabii kumluk bir koy olan ‘Yourgouli’ Yörükali Plajı’na varılır.

Aya Yorgi Tepesi, denize nispeten dik iner. Yamaç ve sahilleri tamamıyla çam ormanları, makiler ve koca yemiş ağaçlarıyla kaplıdır. Hristos Tepesi ise, tatlı bir eğimle kuzey istikametine doğru uzanır. Bu bölgenin tepesi ve yamaçları da çam ağaçları ve makilerle kaplı olmakla beraber, denize yakın sahil şeridinin tamamı iskân sahasıdır.

Doğduğum yıl olan 1931’lerde bu iskân sahasında, çoğu ahşaptan inşa edilmiş iki veya en çok üç katlı yalıların, lüks köşklerin, şaşaalı villaların arasında, yığma taştan veya tuğladan yapılmış Ege tipi bir-iki katlı, cumbalı basit evler de vardı.

Bu kadar çeşitlilik gösteren yapıların, farklı stil ve ebatlarda rasgele dizilmiş olmalarının hikmetini ararken o dönem Ada’da oturanların, değişik gelir sınıfından ve değişik kültürden gelmelerine rağmen tek bir aile imiş gibi hep birlikte ve kardeşçe yan yana yaşadıklarını anımsıyorum.

Eski devirlerde bu adanın başka bereketi de varmış. Kuzeyindeki demir oksit filizi taşıyan taşından demir çıkarılır; güney yamaçlarında konaklanan göçmen kuşların yarattığı gübreli toprağından üzüm ve şarap üretilir; denizlerden esen rüzgârlar sayesinde de un öğütülürmüş.

Adamızın kuzeydeki mahallesine ‘Maden’, güneydeki yamaçlara ‘Palyo Ambelo’ (Viranbağ) ve güney batı kesimine ‘Mulino’ (Değirmen) denmesinin sebebi buymuş.

Osmanlıların son zamanlarında, Ege bölgesinden getirilen çam fidanları adaların tepelerine dikildi. Bilhassa kızılçam türü, toprağımızı çok sevdiğinden, adamıza yerleşti, kök saldı ve zamanla çoğalarak tüm Ada’yı kapladı.

Daha evvelki Bizans devrindeyse, Büyükada’mız, hapse mahkûm olan ve egemen sınıf tarafından ‘istenmeyen’ veya hanedan ailesine mensup olup da saray erbabı için ‘rakip’ veya ‘zararlı’ addedilen kişiler için sürgün yeri olarak kullanılmış ve ‘Prinkipo’ yani ‘Prens Adası’ olarak anılmasının sebebi ondanmış.

Cumhuriyet devrinde bu acı hatıralar tamamıyla silindi, güzel Büyükada’mız gözde bir balıkçı  köyü ve muteber bir sayfiye yeri oldu.

Sonraları, . . . . . . Devamı ileriki sayfalarda…


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder